“Gülce” şiiri aslında bir suskunluğun şiiridir; dilsiz, dudaksız, sözsüz, sedâsız konuşmanın, dahası konuşamamanın, “uzak uzak dolanmanın”, sınırlarda gezmenin; ama bir şekilde vuslata erememenin şiiridir.
“Gülce”, “Gül”ün son hecesine aldığı bir -ce ekiyle gül gibi, gül misâli, gül dili mânâlarını taşır. Gül’ün kalbi ile susmanın, kalbe konuşmanın dilidir Gülce ve herkese hitap eder; çünkü herkesin bir kalbi vardır. Sezai Karakoç’un dizeleriyle; “Bir tren ışığına güneşe çekmek seni, Ve bir şehir yaratmak rûhundan Gülce diye”…
Böyle uzun bir hikâyedir Ömer Lütfi Mete’nin Gülce’si. Hasreti vardır, vuslatı mahşere kalır. Vuslatı olursa zaten aşk olmayacağının hakikati ile çevrilidir.
Gülce’yi bir dünya sahnesi sınırlarına sokar; ama bir o kadar da dünyadan uzakta, güzelliğinin sınırlarında ölümcül bir nazdır. Hani Nedim diyor ya; “Yok bu şehr içre senin bahsettiğin dilber Nedim, Bir perî sûret görünmüş bir hayâl olmuş sana”…
Şiir: Gülce
Şair: Ömer Lütfi Mete
Yorum: #AhmetAkifYılmaz
Sosyal Medya: @aakifyilmaztr
İletişim: info@ahmetakifyilmaz.com